Prof.Dr.Esfender KORKMAZ


Devalüasyona ihtiyaç var mı?

Devalüasyona ihtiyaç var mı?


Dış ticaret açıkları ve cari açık geçen yıla göre artıyor. Dış açıklar artınca ihracatçının, turizm sektörünün aklına önce devalüasyon geliyor ve bunu da dillendiriyorlar.

1. Dalgalı kur sisteminde devalüasyon

Aslında devalüasyon sabit ve kontrollü kur sistemlerinde olur. Alınan kararla yerli paranın yabancı para karşısında resmi olarak değeri düşürülür.

Dalgalı kur sisteminde, döviz kuru piyasa arz- talebine göre oluşur. Ancak ekonomi yönetimi bazı politikalarla kur artışını zorlayabilir.

Söz gelimi MB‘nın eksi reel faiz kararı, dövize talebi ve döviz kurunu artırır. MB Para arzını artırırsa, TL değer kaybeder, kur artar.

Merkez Bankasına hükümetin müdahalesi ve MB’nın bağımlı olması, güven sorunu yaratır ve kur artar.

Ekonomi yönetimi ve ekonomi yönetimi içinde yer alan MB'nin bilinçli politikaları sonucu kur artışı yaşanıyorsa, bu bir tür “örtülü devalüasyondur.”

2. Devalüasyonu kimler ve neden istiyor?

İhracatçılar her zaman değerli kur ister. Çünkü değerli kur diğer ülkelere göre ihracatçının rekabet gücünü artırır. Bir dolar yerine 90 cente ihracat yapıp TL olarak yine de kar sağlamaları imkanları olur.

Turizm sektörü ister, zira devalüasyon sonucu döviz cinsi gelirlerin TL karşılığı artar. Yabancı turistler için Türkiye daha ucuz hale gelir, turist sayısı artar.

Yerli malı girdi kullanan üreticiler, ithal girdi kullananlara karşı iç pazarda rekabet avantajı sağlamak için yüksek kur isterler.

3. Devalüasyonun ekonomik ve sosyal etkileri

Türkiye şartlarında devalüasyon enflasyon artışına neden olur. Bunu 2018, 2021 ve 2023 kur şoklarında yaşadık. Zira devalüasyon ile ithal girdi fiyatları, ithal enerji fiyatları artar. Maliyetler artar. Oligopol piyasa yapısı nedeni ile, fazlasıyla fiyatlara yansır.

Öte yandan Türkiye de ithal girdi oranı yüksek olduğu için , ithalat fiyatlarının artması, dış açıkların da artmasına neden olur.

4. Devalüasyon’da Çin örneği

Dünyada en fazla İhracat artışı yaşayan ülke olduğu için, Çin’de devalüasyon örneği önemlidir. Çin’de uygulama şöyledir;

  • Referans Kur Ayarlaması (Fixing Rate):
    PBoC her sabah dolar/yuan kuru için bir referans değer açıklar. Bu değeri aşağı çekerek yuanı zayıflatır.
  • Piyasa Müdahalesi:
    Döviz piyasasında devlet bankaları aracılığıyla döviz alım-satımı yaparak yuanın değerini etkiler.

Çin’de “yönetilen kur rejimi” uygulanır. Kur piyasada oluşur ama otorite yönlendirme yapar.

5. Türkiye Devalüasyon yapmalı mı?

2003 baz yılına göre MB reel kur endeksini hesaplıyor. Temmuz 2025 MB reel kur endeksine göre;

  • TÜFE bazlı reel kur endeksi 69,36’dır. Bu endekse göre TL değersizdir. Denge kuru olarak Temmuz ayında dolar/TL kuru 27,89 dur.
  • Yİ-ÜFE bazlı reel kur endeksi 91,92’dir. Bu endekse göre TL dolara karşı yüzde 8,08 oranında daha değersizdir. Dolar/TL denge kurunun Temmuz ayında 36,96 olması gerekir.
  • TÜFE’de 2005 Temmuz, 2025 Temmuz arasında geçen son 20 yılda, TÜFE eksi dolar enflasyonu yüzde 2688 oranında arttı. Oysaki dolar değeri aynı sürede daha fazla yüzde 3004 oranında arttı. 20 yıl öncesine göre dolar/TL denge kuru 35,98’dir.

Nerden bakarsak bakalım dolara karşı TL halen değersizdir. Ancak temel yıl eski olduğu için, MB‘nın daha sakin yıl olan 2024 yılını baz alarak yeni endeks hazırlaması gerekir.

Bu durumda Türkiye’nin devalüasyon yapması yanlış olur.

6. Döviz cephesinde ne yapılması gerekir.

Dalgalı kur politikası değişmeli yerine Çin’deki gibi sıcak para kontrol edilmeli ve doğrudan yabancı yatırım sermayesi teşvik edilmelidir. Türkiye’de ekonomi yönetiminin yapısı ve piyasa yapısı dalgalı kur sistemine uygun değildir.

Aşağıdaki grafikte görüldüğü gibi 2003 -2012 arası sıcak para girişi yüksek oldu, TL değerlendi ve üretim ithal girdiye bağımlı oldu. Sonrasında kur şokları yaşadık. Türkiye Dünyanın en kırılgan ülkesi oldu.

ekran görüntüsü, çizgi, metin, öykü gelişim çizgisi; kumpas; grafiğini çıkarma içeren bir resim Açıklama otomatik olarak oluşturuldu

Bu nedenle, ilki planlama yapabilen, istikrar programı yapabilen yeni bir ekonomi yönetimi olmalıdır.

İkincisi, Türkiye’nin milli dış ticaret politikası olmalıdır. Bu kapsamda dış açıkları düşürmek öncelikli olmalıdır. Bunun için de;

  • Rusya ve Çin mallarına kota ve vergi getirmeliyiz.
  • Üretimde ithal girdi payını azaltmalıyız. Yoğun ithal girdi kullanan sektörlerde ithal ikamesi uygulamalıyız. Yerli üretimi teşvik etmeliyiz.
  • İhracat içinde yüksek teknoloji ürünlerinin payını artırmalıyız.