Ülkemiz son yıllarda büyük bir ekolojik felaketle karşı karşıya. Her yıl binlerce hektar ormanımız yangınlarla yok oluyor, yerlerini çorak topraklar alıyor. Ne yazık ki bu yangınların birçoğu doğal nedenlerden değil, bilinçli olarak çıkarılıyor. Kimi zaman tarla açmak için, kimi zaman rant amaçlı turistik yatırımlar uğruna yakılan ormanlarımız, geri dönüşü zor zararlar alıyor. Diğer taraftan, yerli ve yabancı maden şirketleri siyanürle altın ve maden çıkarmak uğruna yemyeşil dağlarımızı adeta bir çöle çeviriyor. Bu faaliyetler sonucunda yalnızca ağaçlar değil, tüm ekosistem yok oluyor. Toprak verimsizleşiyor, su kaynakları kirleniyor, hayvanlar ve bitki örtüsü geri dönülmez biçimde zarar görüyor.
Ormanların yok oluşu sadece bir çevre sorunu değildir. İklim dengesinin bozulması, yağış rejimlerinin değişmesi, su kaynaklarının azalması, hatta gıda güvenliği gibi hayati pek çok alanı doğrudan etkiler. Yağmurların azalması, kuraklıkların artması, tarım ürünlerinin verimsizleşmesi gibi etkiler bugün değilse bile yarın hepimizi daha doğrudan tehdit edecektir. Eğer bu gidişata dur demezsek, yemyeşil Türkiye’yi kendi ellerimizle çölleşmeye mahkûm edeceğiz.
Bu nedenle artık söz değil, eylem zamanıdır. Eğer bir gün bu ülkenin kaderini değiştirmeye kararlı, doğaya saygılı ve halkına hesap veren bir hükümet işbaşına gelirse, bu sorunu milli bir seferberliğe dönüştürmelidir. Milli Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı öncülüğünde, ordu–millet iş birliğiyle tüm yurtta büyük bir ağaçlandırma kampanyası başlatılabilir. Çam, meşe ve bölgelere uygun yerli türlerin fidanlarıyla Türkiye'nin dört bir yanı yeniden yeşillendirilebilir.
Ancak ağaç dikmek kadar, mevcut ormanları korumak da hayati önem taşımaktadır. Bu noktada halkın bilinçlendirilmesi kaçınılmazdır. Ormanların korunması için eğitim kampanyaları düzenlenmeli, özellikle kırsalda yaşayan vatandaşlar ormanların önemi konusunda bilgilendirilmelidir. Ormanlık alanlara yakın bölgelerde piknik yapılması, mangal yakılması ve sigara içilmesi kesin olarak yasaklanmalı, bu yasaklar sıkı biçimde denetlenmelidir.
Ayrıca, ormancılık politikaları sadece yangınla mücadeleye indirgenmemeli; sürdürülebilir ormancılık, biyolojik çeşitliliğin korunması ve yerel halkın ormanlardan doğrudan faydalanabilmesi ilkeleri doğrultusunda yeniden şekillendirilmelidir. Orman köylüsünün yaşam standartları iyileştirilmeli, onlara ormanı korudukça kazanç sağlayacak yeni modeller sunulmalıdır.
Ormanlar sadece ağaçlardan ibaret değildir. Onlar suyun, havanın, toprağın ve hayatın kaynağıdır. Onları kaybetmek, geleceğimizi kaybetmektir. Bu yüzden ülkemizin çölleşmesini engellemek için vakit kaybetmeden harekete geçmeliyiz. Yok olan ormanlarımızı fidanlarla yeniden canlandırmalı, kalanları ise gözümüz gibi korumalıyız.
Unutmayalım ki, çocuklarımıza bırakacağımız en büyük miras yeşil bir vatandır. Eğer bugün önlem almazsak, yarın ne suyumuz kalacak ne toprağımız. O yüzden talebimiz nettir: Her tarafın ormanlaştırılması beklentimizdir.