Türkiye, devleti yönetenlerin, milli kimliği tanımadığı ve yerine başka bir kimlik getirmek istediği döneme bir günde gelmedi. Gelinen noktada, ülkeyi yöneten siyasi kadrolar, milli kimliği tanımıyor, yerine başka bir kimlik kabul ettirmek için uğraşıyor. Suriye’de bir teröristi Cumhurbaşkanı yapmakla övünüyorlar ve “terörsüz Türkiye” sloganıyla, terör örgütünün taleplerini Meclis’te görüşmek için komisyon kuruyorlar.
Bu dönemin başlangıcında bir dönem Cumhurbaşkanlığı yapan Ahmet Necdet Sezer, şu uyarılarda bulunmuştu:
''Hiç kimse, Türkiye Cumhuriyeti'nin hoşgörüsünden kuşku duymaya, sabrını ve gücünü sınamaya kalkmamalıdır. Bunu deneyenler, Devlet, Yurt ve Ulus olarak bölünmez bütünlüğümüzü koruma konusundaki kararlılığımızdan vazgeçmeyeceğimizi bilmelidir. (...)
Farklılıklar öne çıkarılarak yapay ayrılıkların yaratılması yerine, ortak değerler vurgulanarak, ulusal kimliğimizi ve birliğimizi pekiştirebilir ve Türkiye'yi güçlü kılabiliriz.
Anayasaya göre Türkiye Cumhuriyeti'nin ögeleri, 'Tek Devlet, Tek Ülke ve Tek Ulus'tur. Bu öğeler, ülküsüyle tamamlanmıştır. Tek ulus bilinci oluşturulmadan tekil devlet yapısı korunamaz. (...) Türkiye Cumhuriyeti'nin öğesi olan tek ulusun adı, Türk Ulusu'dur. Anayasa'nın Ulus anlayışı Atatürk Ulusçuluğu'na dayanmakta ve Yüce Önder'in 'Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye Halkına Türk Ulusu denir' özlü sözünde tanımını bulmaktadır. Tanıma göre ulus, ortak çıkarlar, ortak coşkular, ortak bir dil ve ortak duyguların toplamıdır. Bu ulus anlayışı, ırksal ve dinsel öğelere değil, Anayasa'nın başlangıcında belirtildiği gibi, ulusal gurur ve övünmede, ulusal sevinç ve tasada, ulusal varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet ve külfette ortaklık ve birlikte yaşama istenci gibi değerlere dayanmaktadır. (...)
Türk Devleti'ne yurttaşlık bağıyla bağlı olan herkesin Türk sayılması, Türk Ulusunu oluşturan öğelerin etnik kimliklerinin yadsınması anlamına gelmemektedir. Tersine tüm yurttaşların 'Türk Ulusu' kimliğinde buluşturulması, yurttaşlar arasında eşitliğin sağlanması, 'çoğunluk' içinde bulunan kimi etnik grupların 'azınlık' durumuna düşmemesi amacını taşımaktadır.
'Egemenlik kayıtsız koşulsuz Türk Ulusunundur' kuralı da, çoğunluk, azınlık, din, ırk ayrımı yapmadan, Türk Ulusunun tüm yurttaşları kapsadığını gösterdiğini belirtir.
Türk Ulusunun birliğini ve huzurunu bozmaya yönelik uğraşlar, tekil devleti hedef alan girişimlerdir. Bu girişimlerin sonuçsuz kalmaya mahkûm olduğu bilinmelidir."
Cumhurbaşkanı Sezer, Harp Akademileri'nde kurmay subaylara verdiği konferansta da tarihi bir mesaj vermişti:
''Yüzyıllar öncesinden, atalarımızdan bize kalan en değerli miras, birlik içinde hareket ettiğimiz zaman yenilmez olduğumuz gerçeğidir. Orhun Yazıtları'nda Bilge Kağan'ın ağzından verilen birlik ve tümlük iletisini anımsayalım. Türk insanı kendi içinde kavgaya tutuşmadıkça daima güçlü ve muzaffer kalmıştır. İçimizde bölündüğümüz zaman yaşananları ise tarih sayfaları anlatmaktadır. Bugün bu gerçeği yeniden anımsama zamanıdır. Ulusal birlik ve bütünlüğümüzü devletin ve toplumun her kesiminde sağlam tutmalı, anlayış ve dayanışma ruhunu bir zırh gibi üzerimize giymeliyiz. İç huzurumuzu korumalı, ekonomik yönden istikrarsızlık yaratacak gelişmelere olanak vermemeli, terör eylemleriyle toplumsal karmaşa tuzağına düşmeden savaşımı sürdürmeliyiz. Ancak o zaman halkımızın beklentilerini karşılayabiliriz; Ancak o zaman çocuklarımıza iyi bir gelecek bırakmak için umut besleyebiliriz ve ancak o zaman, kurulmakta olan bu yeni dünyada başımız dik yürüyebiliriz.”
***
Peki ne yapmalı?
Bir sohbetimizde, ünlü Kazak düşünür Muhtar Şahanov’a yaşayan Türk halkına bir mesajı olup olmadığını sormuştum, şöyle cevap vermişti:
"-Ben Atatürk konseptinin yolundayım. Atatürk, çok zeki, dirayetli bir şahsiyetti. O bütün Türk varlığının, bütün Türk halklarının bağrına basması gereken ve her millete nasip olmayan Tanrı vergisi bir ruhtur. Biz Türk halkları olarak onun izinden gidersek, onun bizi görmek istediği yere ulaşabiliriz. Tarihin her döneminde büyük şahsiyetler gelir ama onlara büyüklüğü veren kendi milletinin ruhudur. Kendi ruhunu temsil eden böyle ruhlara gereken saygı gösterilmezse, bu o millete saygısızlıktır. Saygıyı kendi halkı göstermez veya saygısızlığa izin verirse, bu kendine saygısızlık demektir ve milleti alçaltır. Türk halkına kendi öz oğluna gösterdiği saygı nispetinde saygı duyulur. Bu yüzden Atatürk ruhuna uymayan işleri onun namına yapanlar sadece Atatürk'ü değil Türk Milleti'ni küçültmüş olur. Oysa Türk halkını takdir etmek gerekir ki onun içinden böyle bir ruh çıkmıştır. Bu ruhu kaybetmeyin!"
Arslan BULUT(Yeniçağ)