Osman DOST


Tarımın Sessiz Çöküşü

Çiftçi Üretiyor, Ama Kazanamıyor


Çiftçi Üretiyor, Ama Kazanamıyor

 

Bir zamanlar Anadolu’nun dört bir yanında yükselen üretim sesleri, bugün yerini sessizliğe, umutsuzluğa ve geçim derdine bırakmış durumda. Türkiye’nin kırsal kesiminde yaşayan, alın teriyle toprağı işleyen milyonlarca çiftçi, her geçen yıl ürününü, emeğini ve umudunu kaybediyor.

 

Tarihin bir döneminde, özellikle 20. yüzyılın ortalarında, tütün bu ülkenin en büyük gelir kaynaklarından biriydi. Karadeniz, Ege, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde tütün üretimi adeta bir yaşam biçimiydi. Binlerce aile, ektikleri tütünden elde ettikleri gelirle çocuklarını evlendirir, ev yapar, geçimini sağlardı. Ancak 1960’lı yılların başlarında ortaya çıkan ve “Mavi Küf” olarak bilinen hastalık, tütün tarımına büyük bir darbe vurdu. Hastalıkla baş edemeyen birçok üretici, mecburen tütün üretiminden vazgeçti.

 

O dönemden itibaren tarımda gerileme sadece tütünle sınırlı kalmadı. Arpa, buğday ve yulaf gibi temel tarım ürünlerinin üretiminden de yavaş yavaş uzaklaşıldı. Bir zamanlar Türkiye’nin tahıl ambarı olan topraklar, artık üretimden çok göç veren, atıl hale gelen alanlara dönüştü.

 

Karadeniz Bölgesi için tütünden sonra en büyük gelir kaynağı ise fındıktır. Adapazarı’ndan Trabzon’a kadar uzanan kıyı şeridinde yetişen fındık, hem üreticisine hem de ülke ekonomisine ciddi döviz kazancı sağlamaktadır. Ne yazık ki, yıllar içinde bu değerli ürünü de pazarlamada başarısız olduk. Fındık fiyatlarını üretici değil, pazarı elinde tutan büyük alıcı firmalar ve dış kaynaklı şirketler belirlemeye başladı. Üretici, emeğinin karşılığını almakta zorlanır hale geldi.

 

Son yıllarda ise fındık üretimini tehdit eden yeni bir sorun kapımıza dayandı: "Kokarca" adı verilen zararlı böcek. Bu haşere, yalnızca fındık bahçelerini değil, tüm yeşil örtüyü etkisi altına alıyor. Kokarca’nın yol açtığı zarar, Karadeniz çiftçisinin belini büküyor. Üstelik bu, üreticinin tek başına başa çıkabileceği bir sorun değil. Sorunun çözümü için kapsamlı bir mücadele gerekiyor.

 

Uzmanlara göre, bu zararlının etkili bir şekilde yok edilebilmesi için yalnızca fındık bahçelerinin değil, tüm yeşil alanların ilaçlanması şart. Ancak bu çapta bir ilaçlama, bireysel çabalarla değil, devletin hava araçlarıyla, yani uçaklarla yapılacak geniş kapsamlı bir seferberlikle mümkün. Aksi takdirde, ağaçlardan fındık bahçelerine yeniden yayılacak bu zararlı, üreticinin bir yıllık emeğini boşa çıkaracak.

 

Tarım sadece bir üretim alanı değil, aynı zamanda bir yaşam biçimidir. Çiftçinin kaybettiği her ürün, ülkenin kaybettiği bir değerdir. Bugün fındık, yarın zeytin, öbür gün buğday... Her geçen yıl, topraklarımız biraz daha sessizleşiyor.

 

Artık bu sessiz çığlığa kulak verme zamanı geldi de geçiyor. Çiftçiye sahip çıkmak, ülkenin geleceğine sahip çıkmaktır. Gerekli destekler sağlanmadıkça, sadece ürünleri değil, köyleri, kırsalı, geleneği ve emeği de kaybetmeye devam edeceğiz.