Armağan KULOĞLU

Tarih: 20.06.2025 00:15

Trump ateşle oynuyor

Facebook Twitter Linked-in

Trump, yönetimi devralmadan ortaya koyduğu ve devraldıktan sonra da devam ettirdiği akıl almaz taleplerinin, mevcut dünya konjonktürüyle uyum sağlamadığı, hatta ABD’nin mevcut siyasi, askeri ve ekonomik gücünün de üzerinde olduğu görülmüştür.

Yönetimde de diplomasiyi/nezaketi dikkate almayan, daha çok tüccar zihniyeti taşıyan bir yöntem uyguladığı, pazarlığı ön planda tutup yukarıdan başlatarak karşı tarafı zorladığı, tatminkâr bir durum ortaya çıkarsa durdurduğu, çıkmazsa konuyu bir müddet için ertelemeyi tercih ettiği, söylemlerinin de tutarsız, dengesiz ve devlet adamlığı ciddiyetinden uzak olduğu yaşanan olaylardan anlaşılmıştır.

Menfaat çatışması

Esasen Demokrat olan Musk, bu sefer çıkarını Trump tarafında görerek, desteğini Cumhuriyetçilerden yana kullanmış, başkanlık seçiminde Trump için büyük bir maddi katkı sağlayarak ve temsil ettiği zenginler topluluğunun da desteğini alarak seçimin kazanılmasında büyük rol oynamış, seçildiğinde de ondan daha fazla sevinmiştir.

Trump’ın kendisine yönetimde de görev vermesini kendi çıkarları yönünde kullanmaya başlaması, başkanlık saygınlığını zayıflatacak davranışlarda bulunması, zaman zaman kendisini başkanla eş tutması ve yetki sınırlarını da aşacak şekilde hareket etmesi Trump’ rahatsız etmiş, bu nedenle araları açılmıştır. Her ikisi de karşılıklı olarak menfaatlerine dokunacak şekilde birbirlerini politik ve ekonomik konularla tehdit etmiş, sonuçta birliktelikleri bozulmuş ve Musk, görevden de uzaklaştırılmıştır.

Çıkar çatışmasından daha fazla zarar göreceğini değerlendiren Musk, söylemlerinde ileriye gittiğini açıklayarak pişmanlığını dile getirse de birlikteliğin eskisi gibi olamayacağı, ancak Trump’ın da yakın zamandaki kongre kısmi seçimlerini düşünerek daha ölçülü hareket edebileceği anlaşılmıştır.

NATO, Kanada, Grönland ve Panama talepleri

Trump’ın bir düşüncesi de ABD’den çok Avrupa’nın güvenliğini sağladığı gerekçesiyle NATO’dan çekilmektir. Ancak konjonktürünün buna müsait olmadığı, bunun pratikte uygulama imkânı olmayan radikal bir söylemden ileriye gidemeyeceği açıktır.

Bu durumun, ABD’nin Rusya tehdidini Avrupa’dan sınırlandırma imkanından mahrum etmesi, NATO’nun lideri olma konumundan dolayı diğer NATO ülkeleri üzerindeki etkinliğini kaybetmesine sebep olması, hatta NATO ülkelerine sattığı savunma malzemelerinden elde ettiği gelirden de mahrum bırakması mümkündür.

Nitekim bu gelişme, Avrupa Güvenlik Mimarisinin hareket kazanmasına, NATO ülkelerinin savunma harcamaları için daha fazla kaynak temin etme çalışmalarına hız vermesine ve kendi savunma ihtiyaçlarını aralarındaki konsorsiyumlarla karşılama cihetine gitmelerine vesile olmuştur. Bunun sonuçları, ABD çıkarlarına ve güvenliğine olumsuz etkiler doğurabileceğinden, yönetimin NATO konusunda müesses nizamın itirazlarıyla karşılaşması da mümkündür.

Trump ayrıca, Kanada, Panama, Grönland ile ilgili emperyalist söylemlerde bulunmuş, bunda kararlı olduğunu da belirtmiştir. Ancak bu konudaki yoklamalarının hem bu ülkeler hem de ilgisi ve ilişkisi olan ülkelerin itirazlarıyla karşılaşması, bu taleplerini zayıflatmış ve bir müddet için bu konuları ertelediği izlenimi yaratmıştır.

Vergi savaşları

ABD’nin dolandırıldığı, düşüncesiyle başlattığı vergi savaşlarından da istediği sonucu aldığı söylenemez. Üst seviyeden başlattığı pazarlıklara, muhatap ülkelerin karşılık vermesi, onu geri adım atmaya zorlamış, özellikle Çin’in karşı hamleleri etkili olmuştur. Hem politik hem de ekonomik rakip olarak gördüğü Çin’le yapılan görüşmelerin, oldukça makul bir seviyede sonuçlanması beklenmektedir.

ABD’nin, Çin ve Rusya’yı çevreleme ve bu iki ülkenin ittifak sağlamasına engel olma stratejisi devam etmekte, gelişmesi hızla deva eden Çin’i daha tehlikeli olarak görüp, her alanda zayıflatmaya çalışırken, Rusya’yla iyi ilişki kurmayı tercih etmektedir.

ABD’de iç karışıklık var

Trump’ın, California Los Angeles şehrinde göçmenlerin sınır dışı edilmesine yönelik talimat vermesiyle başlayan olaylar süratle tırmanmış, Eyalet yöneticileri ve Trump’ın verdiği sert talimatların etkisiyle emniyet ve güvenlik güçleri orantısız müdahalelerde bulunmuştur. Müdahalede emniyet gücüyle birlikte Milli Muhafız (National Gard) birlikleri ve Federal yönetimden de Deniz Piyadeleri takviye olarak görevlendirilmiştir.

Emniyet müdürünün, yönetimden aldığı cesaretle, göstericilere seslenişinde, onları öldürmekle, ailelerini de ölülerini toplama zorunda kalacak olmakla tehdit etmesi infial yaratmıştır. Bu durum, gösterilerin ülke sathına yayılma istinadının bulunduğunu ve yönetimin de bundan çekindiğini ve zorlandığını göstermektedir.

ABD, İsrail’le birlikte İran üzerinden bölgeyi karıştırıyor

ABD’nin BOP projesiyle, İsrail’in Siyonist Büyük İsrail projesi birbirini desteklemekte ve örtüşen çok fazla yönü de bulunmaktadır. Gerçekleşen olaylar, sıranın İran’a geldiğini göstermektedir. ABD ve İsrail, İran’ı tehdit olarak görmekte ve İran’ın nükleer kapasiteye sahip olmasının da bu tehdidi arttırdığını öngörmektedir.

Özellikle İsrail, İran’ın nükleer kapasitesini uranyumu zenginleştirerek arttırdığını ve nükleer silah yapma arifesine geldiğini iddia etmektedir. Aslında bu iddiasını 2002 yılından beri sürdürmektedir. İran’ın nükleer kapasitesi için yapılan anlaşma birinci Trump döneminde tek taraflı olarak iptal edilmiştir. Yeni bir anlaşma için başlayan müzakerelerin altıncı oturumun yapılmasına iki gün kalmışken, anlaşma olmasını istemeyen İsrail, İran’a baskın tarzında bir hava saldırısı gerçekleştirmiştir.

Trump, önce müzakerelerin iyi gittiğini ve yakında bir anlaşmaya varılabileceğini, toplantıya iki gün kala ise, İsrail’in İran’a bir müdahalede bulunabileceğini açıklamıştır. Bu çelişkili ifadeden, toplantıdan bir sonuç alınamazsa İsrail’in saldırıda bulunacağı anlaşılmış, sonradan da Trump’ın bu davranışının bir algı operasyonu ve saldırının baskın etkisi yaratmasını amaçlayan stratejik bir aldatma olduğu ortaya çıkmıştır.

İsrail’in saldırısına İran misillemede bulunmuştur. Saldırılar karşılıklı olarak devam etmekte, ne kadar devam edeceği de kestirilemediği için tarafların ellerindeki imkanları ölçülü olarak kullandığı anlaşılmaktadır. İsrail, ABD’nin çatışmalara dahil olmasına çalışmakta, İran ise ABD’yle çatışmamaya özen göstermektedir.

İsrail amacı sadece İran’ın nükleer kapasitesini çökertmek değil, onun rejimini de değiştirmektir. Bu aynı zamanda ABD’nin de amacıdır.

ABD, İsrail’in saldırısına destek vermediğini söylese de yaptığı açıklamalardan, haberinin de onayının da olduğu, hatta onu savunmaya da hazır olduğu anlaşılmış, İsrail’in saldırılarda, bölgedeki ABD güçlerinin imkanlarından istifade ettiği de ortaya çıkmıştır. Hatta, Trump’ın ABD içindeki karışıklığın ortaya çıkardığı sıkıntıyı azaltmak için İsrail’in bu harekâtına yeşil ışık yaktığı da söylenebilir.

Trump’ın, İran’ın bu savaşı kazanamayacağını beyan ederek bir an önce müzakere masasına oturmasını önermektedir. G-7 Zirvesinden de bir taahhüde girmemek için erken ayrılmıştır. İran’ın mümkün olduğu kadar yıpranmasını ve müzakere masasına mağlup bir devlet olma sıkıntısıyla oturmasını beklemektedir. Bunun için İsrail’e olan desteğini devam ettirmekte, yetmediği yerde bunu artıracağı anlaşılmaktadır. Trump’ın artık desteleyen değil, savaşan ülkenin lideri gibi konuşmakta ve hareket etmektedir. ABD resmen İran’a karşı olan harekâtı sevk ve idare etmektedir.

***

-Türkiye, İran’ın nükleer silah sahibi olmasını, kendi etkinliğini ve güvenliğini gözeterek arzu etmez. Ancak konunun müzakere yoluyla çözümlenmesinden yanadır.

-BOP destekçileri, İran rejiminin çökmesini, Kürtlerin, Beluçların, Azerilerin ayaklanarak İran’ın etnik olarak parçalanmasını istemekte, Netanyahu da İran Milletine bu yönde çağrılar yapmaktadır.

-PKK’nın İran kolu olan PAK da (Kürdistan Özgürlük Partisi), İsrail’in saldırılarını desteklediğini açıklamış ve İran Kürt bölgesinde bir halk ayaklanmasının başlatılarak İran rejiminin zayıflamasından faydalanma çağrısında bulunmuştur.

-Irak ve Suriye’den sonra İran’ın da böyle bir durumla karşılaşmasının, Türkiye için ne ifade ettiğine dikkat edilmelidir.

-İç politikada gündem olan “Terörsüz Türkiye ve yeni bir anayasa” gibi konuların, dış güçlerin de etkisiyle beka sorununa kadar uzanabilecek istenmeyen bir mecraya sürüklenmemesi için gereken hassasiyetin gösterilmesinin de gerekli olduğu düşünülmektedir.

-Bu gelişmeler karşısında, güvenliğimizi, bekamızı ve çıkarlarımızı ön planda tutarak, takip etmemiz gereken politikalar, gerektiğinde uygulayacağımız karşı hamleler ve alacağımız tedbirler için ilgililerin, yaşanan tecrübelerden pay çıkarıp analizler yapmasının ve hareket tarzları tespit ederek hazırlıklı olunmasının faydalı olacağı değerlendirilmektedir


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —