Prof.Dr.Esfender KORKMAZ


Türkiye için istikrarlı kalkınma modeli

Türkiye için istikrarlı kalkınma modeli


Siyasi iktidarın bugünkü ekonomiye yaklaşımı ile ekonomide istikrar sağlanamaz. Enflasyon yüzde 20 seviyesine düşer ve kronikleşir. Ekonomide daralma başlar. İşsizlik daha da artar. Gelir dağılımı daha çok bozulur.

Siyasi iktidar ekonomiye yalnızca finans açısından bakıyor. Yabancı yatırım sermayesi ve dış ticaret politikası yok. Yönetim anlayışı yanlış. Zira “Ekonomi Anonim şirket gibi yönetilir” deniliyor. Oysaki iktisatta ilk kuraldır. Kıt kaynakların en iyi, en etkin kullanılması için, sosyal fayda ve sosyal maliyet hesabı yapılmalıdır. Şirketlerde ise özel fayda ve maliyet hesabı yapılır.

Siyasi iktidar günü kurtarmak peşinde olduğu için ve bunu da sıcak para ile yaptığı için, ta baştan beri iktisatçıları dışlamıştır.

Dünyanın en büyük ve serbest ekonomisi ABD başkanları, çoğu Nobel ekonomi ödülü almış, iktisatçılarla çalışmayı tercih etmiştir.

foto2.jpg

Türkiye’den Nobel alan iktisatçı yok ve fakat 2025 öncesi ekonomi politikaları kurulunda akademisyen olarak yalnızca iki kişi vardı. 2025’te değişti. Şimdi var. İnşallah yararlı olur.

Ne var ki, iktisat politikalarının başarılı olması için demokratik ve hukuki altyapı da olmalıdır. Belki istikrarın önündeki en büyük engelde, Türkiye’de başkanlık sisteminden sonra bu altyapının bozulmasıdır.

Demokratik ve hukuki altyapı yeniden tesis edilemez ise, tüm Nobel ödülü alan iktisatçıları toplasanız da ekonomik istikrarı sağlamak imkanı yoktur.

Bu altyapının sağlanacağı varsayımı altında, ekonomik istikrar için özet başlıklar olarak;

I) Uzun dönemli yapısal dönüşümün sağlanması için planlama yapılmalıdır. Bu plan kapsamında;

  • Piyasa – Devlet optimum dengesinin sağlanması gerekir. Bunun için planlama yapılmalı ve kurumsal devleti yeniden tesis edilmelidir.
  • Piyasada oligopol yapının kırılması ve rekabetin sağlanması gerekir.
  • Eğitimde Etkinlik ve Beşeri Sermaye’nin muhafazası için eğitim sisteminin ideolojik tuzaktan kurtarılması gerekir.
  • Üretimde ithal girdi payı düşürülmelidir.
  • Tarımda dönüşüm yapılmalı, organik tarım ve hayvancılık teşvik edilmelidir.
  • Gelir ve servet dağılımının düzeltilmesi planlanmalıdır.

II) Üç Yıllık İstikrar Programı yapılmalıdır. Bu program içinde;

1. Dalgalı kur sistemini değiştirmek ve yarı sabit kur sistemine geçmek gerekir.

Yarı sabit kur politikasına geçiş için Merkez Bankası Kanununda değişiklik yapılmalı ve Bankanın döviz kurunu da gözeteceği ilave edilmelidir.

2. Mali disiplin sağlamak için, vergi yükünü düşürmek, kamu harcamalarını kısmak, lüks harcamaları ortadan kaldırmak gerekir. Bu kapsamda;

  • Devlette tüm lüks araçlar ve uçaklar satılmalı,
  • Cumhurbaşkanlığı sarayları turizm amaçlı özelleştirilmeli,
  • Eximbank dışında tüm kamu bankaları özelleştirilmelidir.

3. Merkez Bankası bağımsızlığı yasal teminat altına alınmalıdır.

4. Reel faiz politikası uygulanmalıdır.

5. Popülizm önlenmelidir.

Bütçeden popülist harcamalar kaldırılmalı ve bu fonların bir kısmı kamu altyapı yatırımlarına ayrılmalı. Bu yardımlar sosyal devlet politikası içine alınmalıdır.

6. Varlık Fonunu mutlaka kaldırmak gerekir.

7. Kamu -özel işbirliği anlaşmasını iptal etmek gerekir.

Yerine gerektiği hallerde paralı yol, köprü ve geçitler, yap-işlet-devlet modeline göre ihale edilmeli.

8. Üç yıllık mali plan kaldırılmalıdır.

Bütçeyi üç yıl bağlamak, konjonktüre göre, genişletici veya daraltıcı şekilde esnek bütçe politika aracı olmaktan çıkarıyor. Programa uyulmadığında güven kaybı oluyor.

Bütçe hakkı yeniden Meclise verilmeli ve Sayıştay denetim alanı ve yetkisi genişletilmelidir.

Yeniden söylemek gerekir ki; demokratik ve hukuki altyapı olmadan, iktisat politikalarında başarı şansı yoktur. Akla Çin gelirse, Çin’de demokrasi yok ve fakat kurumsal devlet ve devlet güvencesi var.