Prof.Dr.Esfender KORKMAZ


Döviz krizi riski arttı, ne yapabiliriz?

Döviz krizi riski arttı, ne yapabiliriz?


Teorik olarak dalgalı kur sisteminin döviz kurunu dengeye getireceği ve döviz krizlerinin olmayacağı savunulmuştur. Dalgalı kur sisteminde, cari açık ortaya çıkarsa döviz ihtiyacı ve döviz talebi artar. Döviz kuru değer kazanır, milli para değer kaybeder. Ülkenin dış rekabet gücü artar. Bu defa ithalat talebi düşer. İhracat artar. Dış ticaret açığı ve cari açık kalkar. Dış ödemelerde yeniden denge sağlanır. Cari fazla veren durumlarda ise tersi olur.

Türkiye’de; Döviz vadeli işlemler piyasası dar ve bu nedenle kur belirsizliği de yüksektir. Ekonomide kırılganlık yüksektir. Siyasi riskler yüksektir. Bunun için dalgalı kurun otomatik istikrar sağlama gücü fazla düşüktür.

Öte yandan, kambiyo serbestisi olduğu için reel faizleri artırırsanız, sıcak para girer. Dövize talep yükselirse, kurlar artar ve talep düşer. Bu nedenle piyasa yapısı yetersiz de olsa, serbest kambiyo sistemi ve dalgalı kur sisteminde döviz sıkıntısı yaşanması zordur.

Türkiye’de Döviz riski neden yüksektir?

Dünkü Medyada yer aldı … Uluslararası Finans Enstitüsü baş ekonomisti Robin Brooks, CHP operasyonunu gerekçe göstererek: ‘’Türkiye’den son derece büyük bir sermaye kaçışı gerçekleşti. Hükümetin iktidarda kalma çabası, Türkiye’yi döviz krizine ve devalüasyona zorluyor ‘’ dedi.

Kaldı ki, zaten ekonomide hepimizin iyi bildiği döviz krizi riskini artıran nedenler var;

1. Rezerv Yetersizliği,

2. Yüksek Dış Borç Stoku,

3. Cari Açık ve Döviz İhtiyacı,

4. Enflasyon ve Kur Beklentileri,

5. Yabancı Yatırımcı Güven sorunu ,

6. TL’den kaçış ve tasarrufların dövizde tutulması.

İhtiyatlı olmalıyız. Dikkat çeken ve önde olan bazı eksikler için en kısa sürede önlem almalıyız. Bazıları;

Öncelikle, kurumsal yapıda reform yapmalıyız. Kurumsal devlet çağdaş eğitim reformu yapmalıyız. Siyasi tercihlerin yönetime yansıyabileceği demokratik reform yapmalıyız. Hukukun üstünlüğünü ve yargı bağımsızlığını teminat altına almalıyız. 6 aydır süren CHP kuşatması sona ermelidir. Ancak bu durumda Dünya Türkiye’ye güven duyar ve ülkemize doğrudan yabancı yatırım sermayesi girer.

Kısa ve orta vadede;

  1. Dalgalı kur sistemini değiştirip, yarı sabit veya yönetilebilir kur politikasına geçilmelidir.

Ancak bunun için Merkez Bankası rezervlerinin olması gerekir. Türkiye’nin borç alacağı tek kurum IMF’dir. IMF ile Stand-By düzenlemesi yapılmalıdır.

2. Ayrıca yarı sabit kur politikasına geçiş için ; Merkez Bankası kanununda değişiklik yapılacak ve Bankanın döviz kurunu da gözeteceği ilave edilmelidir.

3. Merkez Bankası bağımsızlığı yasal teminat altına alınmalıdır.

4. Dengeli bir reel faiz politikası uygulanmalıdır.

5. Üretimde ithal hammadde ve aramalı girdi payını, yüzde 20 ve ihracat malı üretiminde yüzde 30 ve altına düşürmeliyiz.

Bunun için;

  • Yatırım ve güven ortamı oluşturmak;
  • Devletin geçici olarak piyasaya girmesi;
  • İthalata ikame edilebilir kalitede ve vasıfta, hammadde üretimi ve aramalı üretimine yüksek teşvikler vermek, gerekir.

6. İhracatta Yüksek teknoloji ürünlerinin payını artırmalıyız.

TEKNOLOJİ ÜRÜNLERİ İHRACATININ TOPLAM İHRACATTA PAYI

  • DÜNYA ORTALAMASI: 22,7
  • GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER: 20
  • MALEZYA 58,7
  • GÜNEY KORE: 30,1
  • MEKSİKA: 17,6
  • ENDENOZYA: 9,1
  • ARJANTİN 5,4
  • TÜRKİYE 3,4

Kaynak: Tradingeconomics

Yüksek teknoloji yaratmak için, Ar-Ge’ye daha çok kaynak ayırmalıyız.

7. Sıcak para girişine kontrol getirmek ve buna karşılık doğrudan yabancı yatırım sermayesine yüksek teşvikler vermemiz gerekir.

Sonuç; Reforma ve istikrar programına başlamak bile döviz krizi riskini düşürür.