Hala Öcalan’ın ne dediğini tartışıyorlar! Oysa Gülistan Koçyiğit, görüşmenin özetini, PKK’ya yakın Mezopotamya Ajansı’na açıklamıştı ve ben de bu açıklamaya dayanarak, konuyu 29 Kasım tarihinde “Öcalan yine Sevr istedi!” başlığıyla inceledim.
( https://www.yenicaggazetesi.com.tr/ocalan-yine-sevr-modeli-istedi-983853h.htm )
***
Komisyonda açıklanan metinde, “Hüseyin Yayman tarafından Suriye konusunda sorulan sorulara; SDG’nin 10 Mart'ta anlaşma yaptığı, anlaşmanın 8 madde olduğu, bunları esas aldıklarını, Suriye başta olmak üzere bölgedeki İsrail’in hamlelerine karşı çok dikkatli olunması gerektiğini, Suriye için üniter yapı ve yerel demokrasi benimsediğini söylemiş, yerel savunma gücünün olup olmayacağını sorusuna cevap olarak, 'savunma gücü yok, asayiş kapsamında güçler, yani polis gibi' cevabını vermiştir.” denilirken Gülistan Koçyiğit, Demokrasi, toplumun örgütlenmesi, komün, meclis, kendi sivil toplumunu oluşturması, Suriye bağlamında örneğin Bayırbucak Türkmenleri, Kürtler, Çerkez topluluklar için söylediği gibi herkesin kendi topluluğunu, komününü, meclisini, sivil toplumunu inşa etmesi ve bu şekilde de kendi öz varlığıyla sisteme katılması gerektiğine değindi. Cümle cümle değil ama kaba haliyle böyle ifade ettiğini söyleyebilirim.” diye açıklama yaptı.
***
İşte bu “komün modeli”, Sevr’de öngörülen modeldir.
Atatürk, Nutuk'ta “Sevr'de, 'Fırat'ın doğusunda ve Ermenistan, Irak ve Suriye arasında kalan bölge için İtilâf Devletleri temsilcilerinden kurulacak bir komisyon özerk bir yönetim şekli hazırlayacaktır.' deniliyordu. Lozan'da, elbette bu talepler söz konusu ettirilmemiştir.” demişti.
ABD derin devletine hizmet eden Uluslararası Kriz Grubu’nun, 5 Eylül 2018 raporunda da, “Abdullah Öcalan'ın geliştirdiği 'demokratik konfederalizm' kavramı etrafında şekilleniyor. Demokratik konfederalizm, Türkiye, Irak, İran ve Suriye'nin devlet sınırları içinde Kürtlerin ve diğer dini ve etnik toplulukların haklarını güvence altına alabilecekleri araçları sağladıkları, savunma haklarını ve kapasitesini de içeren yüksek derecede yerel özyönetimin sağlandığı derin bir âdemi merkeziyetçilik biçimi olarak anlaşılmaktadır. YPG/PYD de bunu savunuyor.” denilmişti.
***
Irak ve Suriye’nin parçalanmasını, Türkiye’nin nüfus yapısının değiştirilmesini, açılım süreçlerini, Türk-Kürt-Arap söylemlerini, Yeni Anayasa hazırlıklarını, Kalkınma Yolu Projesi’ni, Tom Barrack’ın Kathimerini gazetesine yaptığı “son” açıklamalarla birlikte düşünmek gerekir.
Tom Barrack, “Baharat Yolu ve İpek Yolu, Doğu'yu Batı'ya üç veya dört farklı güzergâhtan bağlıyordu. Ve bu refah yolu boyunca medeniyetlerin harmanlanması geldi. Tekrar olabilir, ancak 1919'dan beri ulus devletler tarafından engelleniyoruz. Her ülkenin, her devletin farklı bir tür hükümet tarafından yönetilmesi fikri pek işe yaramadı. Bu yüzden, yeni bir refah tarzı yaratmak için şunu düşünün: Akdeniz'e açılan çok sayıda fosil yakıt kaynağının bulunduğu Hazar Denizi'miz var ve Yunanistan ile Türkiye buraya bir kapı. Nasıl açık olmasınlar ki? Bu siyasi müdahaleden nasıl kurtulacaksınız? Siyasi müdahaleden refahla kurtulursunuz. İşte umudumuz bu.” dedi ve “Kıbrıs bu bölge için önemli mi? Bu sorunların çözümü için önemli mi?” sorusuna da “Evet. Sağlıklı bir vücudun ortasında apse olamaz. Vücudun her bir parçasının iyileştirilmesi gerekir. Ve Kıbrıs da önemli bir bölge... Bu yüzden umudumuz, bunun da dahil edilmesi...” diye cevap verdi!
***
Adam birkaç cümlede bütün projeyi özetledi ama hâlâ, “Anlamadım, ne demek istedi?” diyenler var!
“Siyasetten ve medyadan ses yok!” demiştim. Sözcü TV ve Halk TV, konuyu, Türker Ertürk ve İsmail Saymaz’ın konuşmalarıyla gündeme aldı. Veryansın TV ve harici.com. başından beri konuyla ilgili yayın yapıyor. İktidar medyasında ise tek satır bile yok!
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Tom Barrack’ın aynı konuşmada geçen “Ruhban Okulu, gelecek yıl Eylül ayında açılacak” sözleri üzerinde durdu...
İYİ Parti Uluslararası İlişkiler Başkanı, emekli büyükelçi Ahmet Erozan, Tom Barrack’ın “1919” ve “ulus devlet”le ilgili ifadelerine “Burası, onun dedesinin yaşadığı Osmanlı İmparatorluğu değil. Çok önceden uyarılmalı ve ‘istenmeyen kişi’ ilan edilmeliydi” sözleriyle tepki gösterdi.
***
Tom Barrack, Hazar Denizi’nden Doğu Akdeniz’e kadar nasıl bir düzen kurmaya çalıştıklarını açıklarken, özellikle AKP ve CHP’den hiç ses çıkmaması sizce neyin göstergesidir?
AKP zaten, o büyük Amerikan projesi için yol temizliği yapıyor; CHP ise “görmedim, duymadım, bilmiyorum”a yatıyor!
Arslan BULUT(Yeniçağ)
