İsrail, tarih boyunca büyük acılar yaşamış, soykırıma uğramış bir halkın devletidir. Ancak ne acıdır ki bugün, aynı acıları Filistin halkına yaşatıyor. Tarihin en trajik olaylarından birine tanıklık etmiş bir milletin, bugün sivilleri bombalaması, çocukları katletmesi, şehirleri yerle bir etmesi hiçbir şekilde mazur gösterilemez. Bu durum sadece bir çelişki değil, aynı zamanda evrensel insan haklarına ve vicdana ağır bir ihanettir.
İsrail’in bu denli pervasızlaşmasının arkasında, elbette yalnızca kendi iradesi değil; onu cesaretlendiren, yeri geldiğinde görmezden gelen, hatta açıkça destekleyen güçler de vardır. Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere bazı Avrupa ülkeleri, İsrail’e koşulsuz destek vererek onu uluslararası hukukun üstünde bir konuma taşımıştır. Bu destek, İsrail’in saldırgan politikalarının en büyük güvencesi olmuştur.
Ne yazık ki bazı Arap ve Müslüman ülkeler de sessizlikleri ya da pasif yaklaşımlarıyla bu zulme dolaylı olarak ortak olmuşlardır. İsrail’e karşı ortak bir tutum sergilenmediği sürece, yaşanan dramın sona ermesi mümkün görünmemektedir. Bugün Filistin’de yaşananlar sadece bir savaş değil; bir halkın sistematik olarak yok edilmeye çalışıldığı bir soykırımdır.
Bu gidişata dur demek istiyorsak, ilk adım ABD’yi uluslararası arenada yalnızlaştırmaktan geçiyor. ABD, İsrail’in yanında yer almaya devam ettikçe, İsrail de uluslararası yaptırımlardan muaf kalacaktır. Bu da onu daha saldırgan ve denetimsiz bir hale getirecektir.
Dünyanın dört bir yanındaki ülkelerin, özellikle de gelişmekte olan ve sömürülmeye açık ülkelerin, bu adaletsiz düzene karşı ortak bir duruş sergilemesi şarttır. ABD ve İsrail yalnızlaştırılmadıkça dünyaya gerçek bir barışın gelmesi mümkün değildir. Aynı şekilde, yoksul ve güçsüz ülkelerin bu düzende özgürlüklerine kavuşması da hayal olarak kalacaktır.
Bugün Gazze’de, Batı Şeria’da ve daha birçok Filistin şehrinde yaşanan insanlık trajedisi, sadece bir coğrafyanın değil, tüm insanlığın ortak sorunudur. Bu soruna sessiz kalmak, adaletsizliğe ortak olmak demektir. Bu nedenle her ülkenin, her bireyin ve her vicdan sahibinin tavır alma zamanı gelmiştir.
Artık sadece izlemek değil, harekete geçmek gerekiyor.