Murat AĞIREL

Tarih: 22.07.2025 20:22

‘Zabıt kâtibi’ soruşturmaları kapattı

Facebook Twitter Linked-in

 

Bir adliye düşünün...

 

Herkes görev başında, sistem düzgün işliyor gibi görünür. Ama bazen sessiz çalışan bir çark yanlış yöne döner, biz fark etmeden.

 

Ankara Adliyesi’nde yaşanan büyük bir skandal tam da böyle ortaya çıktı. Olayın adı artık sadece bir haber değil, resmen bir iddianame.

 

Aslında geçen haftalarda da yaşananların özetini anlattığım bir yazı kaleme almıştım. İşte o olayın iddianamesinde detaylar ortaya çıktı.

 

Anlatayım...

 

Zabıt kâtibi Ahmet Yılmaz, yalnızca kendi şifresiyle değil, cumhuriyet savcılarının oturumlarıyla da UYAP sistemine girdi.

 

FETÖ’den yargılanan kişiler hakkında yakalama kararlarını kaldırdı, takipsizlik kararları yazdı, tarafları “şüpheli”den “tanık”a çevirdi. Bunların çoğunu menfaat karşılığı yaptı. Klavyeyle adaletin yönünü değiştirdi.

 

Bilirkişi raporuna göre, zabıt kâtibi Ahmet Yılmaz, sistemde otomatik oluşturulan soruşturma numaralarını silip yerine elle numara yazdı.

 

Evrak onay akışlarını değiştirip kendi kendine onayladı.

 

Yalnızca savcıların yapabileceği sorgulamaları gerçekleştirdi.

 

UYAP’ta gerçekte var olmayan evraklar oluşturdu.

 

Yeni Citroen C3 AircrossYeni Citroen C3 Aircross ile tanışmak için formu doldurun, sizi arayalım ! Citroën

 

Yakalama kararı kaldırma, birleştirme, tefrik gibi işlemleri seri biçimde yaptı.

 

Bazı soruşturma dosyalarında şüpheli kişilerin suç kayıtları silindi, taraf sıfatları değiştirildi, MERNİS adresleri güncellendi. Bu işlemlerin birçoğu savcının UYAP oturumu kullanılarak yapılmıştı.

 

Ahmet Yılmaz yaptıklarını itiraf etti:

 

“2021’de maddi sıkıntıdaydım. Avukat Muhammet Talha Bol bana bazı kişilerin TC’sini gönderiyordu. Dosyaları savcıya yönlendiriyor, uygun anlarda takipsizlik kararlarını yazıyordum. Para karşılığı yaptım. Fiyatı dosyaya göre belirliyordum. Parayı bazen 220 bin TL olarak anlaştık, bazen daha az. Hesabıma para yatmayan iş olmadı.”

 

Yılmaz, savcıların yoğunluğunu fırsat bildiğini ve bazı işlemleri onaylatmadan yaptığını da ekliyor:

 

“UYAP sisteminde benden başka kimsenin yapamayacağı işlemleri savcının açık oturumunda yapıyordum.”

 

Dahası da var...

 

Savcılığa Ahmet Yılmaz’ın boşanma aşamasındaki eşi başvurdu. Şikâyetçi oldu. Şikâyet dilekçesinde, avukat Muhammet Talha Bol’un FETÖ soruşturması nedeniyle İtalya’ya kaçtığını anlattı.

 

Savcıya anlattıkları arasında şu ifadeleri kullandı:

 

“Boşanma aşamasında olduğum eşim Ahmet Yılmaz Ankara Adalet Sarayı Terör Büro’da 7 yıldır zabit kâtibi olarak görev yapmaktadır. FETÖ soruşturması nedeniyle İtalya’ya kaçan Av. Muhammet Talha Bol ile birlikte FETÖ yapılanması dosyalarında bulunan şüphelilerden para alıyorlar. Av. Bol’un yönlendirmesi ile FETÖ dosyalarında bulunan şüphelilerin mal varlıklarındaki ihtiyati tedbir kararlarını kaldırıp FETÖ’den şüpheli olan şahıslar hakkında takipsizlik kararı verilmesini sağlıyor. Muhammet Talha Bol bu işlemler karşılığında parayı kardeşleri vasıtasıyla Ahmet Yılmaz’a gönderiyor.”

 

Eski eş avukat Bol’un kardeşlerinin de FETÖ soruşturması nedeniyle avukatlık yapamadıklarını anlatmış. Para alışverişinin de Karapürçek’te bulunan kırtasiyede gerçekleştiğini açık açık söylemiş.

 

Belli ki boşanmak istediği kocasından intikam alıyor. Fakat anlattıkları savcılığın tespit ettiği diğer delillerle de uyuşuyor.

 

En sonunda da şikâyetinde “FETÖ şüphelileri hakkında takipsizlik kararı verilmesini sağlayan karşılığında Muhammet Talha Bol’un adını bilmediğim kardeşleri vasıtasıyla gönderdiği parayı alan Ahmet Yılmaz hakkında detaylı soruşturma yapılmasını istiyorum” ifadelerini kullanıyor.

 

İddianamede yer alan bir başka kritik ifade avukat Abdulkadir C.Ö’ye ait.

 

Şunları söylüyor:

 

“Talha Bol bana dosyaların para karşılığı kapatıldığını anlattı. ‘Adliyede adamım var’ dedi. Sonradan bunun zabıt katibi olduğunu öğrendim. 15 bin Avro karşılığında dosya kapattık. UYAP’tan ekran görüntüsü geldi. 2 gün içinde dosya Kütahya’dan Ankara’ya çekildi, yakalama kaldırıldı, takipsizlik verildi.”

 

“Bu kâtip bana göre hacker’lık bile yapıyordu. Ama ‘Bu işi çok kurcalama’ dedi, ben de sorgulamadım.”

 

Bu sistem böyleyse bir kişi her şeyi değiştirebilir mi?

 

Yani bu kadar basit mi adalete hükmetmek?

 

Bu yaşananlar sadece bir memurun yaptığı usulsüzlük değil, aynı zamanda bir sistem zafiyetidir.

 

Bence en kritik tarafı da bu. Sorun, yalnızca Ahmet Yılmaz’ın yaptığı işlemler değil, bu işlemlerin sistem içinde nasıl fark edilmediği.

 

Bir zabıt katibi, kendi başına onlarca dosyada karar değiştirebiliyorsa mesele bireysel olmaktan çıkar. Yargı sisteminin iç denetimi, yetki erişim kontrolü ve savcı-kâtip ayrımı ciddi biçimde sorgulanmalıdır.

 

Bu yazıdan, yargının geneline dair bir karamsarlık çıkmasın. Aksine, bu usulsüzlüğü ortaya çıkaran, soruşturmayı yürüten savcılar, etkin pişmanlıktan yararlananlar ve dürüst kamu görevlileri sayesinde bugün bu iddianame var.

 

Ama bu iddianame, sadece bir kişinin değil, bir sistemin kendini sorgulaması anlamına gelmeli.

 

Adaletin tecelli ettiği yerlerde, en küçük bir sorumsuzluk, en büyük adaletsizliklere yol açabilir. Bu yüzden artık mesele “Bir zabıt kâtibi ne yaptı” sorusunun ötesinde.

 

Asıl mesele ne biliyor musunuz?

 

Sistem bunu nasıl fark etmedi, neden bu kadar uzun süre sessiz kaldı ve başka “Ahmet Yılmaz’lar” hâlâ UYAP sisteminde sessizce yer alıyor olabilir mi?

 

Bu ülkede milyonlarca insan, sabah adliyeye giderken elinde bir dilekçeyle, yüreğinde umutla bekler. O umudu yok eden bir kişi değil sadece, o kişiye bu alanı açan boşluklardır.

 

Bu olayda adaletin klavye tuşlarıyla nasıl eğilip bükülebildiğini gördük. Şimdi o klavyeyi bir daha kimsenin kötüye kullanamayacağı şekilde yeniden programlamak zorundayız.

 

Çünkü adalet, sadece yazılan kararlardan değil, yazılma biçimlerinden doğar.

 

Gerekiyorsa verin bu işi yapay zekâ çözsün. Görüyoruz ki artık trafik cezalarını yapay zekâ kesiyor, karmaşık mühendislik işlemlerini yapay zekâ yapıyor, kültürel programlamaları yapay zekâ oluşturuyor.

 

Sadece UYAP sistemini geçtim. Neden adli kararları yapay zekâ uygulamasın!

 

Hem böylelikle yargıyı siyasallaşmaktan da kurtaramaz mıyız?

 

Hayal de olsa büyük düşünmemiz gerekiyor.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —